İlk Yayın tarihi
09 Nisan 2008
Botanik
bilimine göre ot: Bir vejetasyon sonunda toprak üstü organları ölen bitkilerdir.
Bu bitkiler sonbahar veya ilkbaharda
çimlenip gelişir ve tohum vererek toprak üstü organları ölür. Bunlar tek
yıllık, iki yıllık veya çok yıllık olabilirler.
İnsanlar doğal olarak yetişen birçok bitkiyi yeni yeni keşfetmeye başlamışlardır. Dolayısıyla, yabani veya yabancı otlardan nasıl yararlanabiliriz? Sorusu akla gelmektedir
Yabancı otların sağlığımız bakımından önemi;
1. Gıda olarak
kullanılmaları,
2. Çay olarak
kullanılmaları,
3. Baharat olarak
kullanılmaları,
4. Hastalık tedavisinde
kullanılmaları, olarak özetlenebilir.
Türk
kültüründe hayvan yetiştiriciliği bitki yetiştiriciliğinden önde gelir. Tarım
yönüyle bakıldığında hayvancılık esastır. Hâlbuki
bitkileri iyi tanımadan ne sağlıklı bir beslenme, ne de sağlıklı bir
hayvancılık yapılması mümkün değildir.
Bugün Türkiye'nin birçok
yerinde hala yabancı otlar beslenme ve hastalık tedavisi amacıyla
kullanılmaktadır. 40 - 50 yaşın üzerindekiler çocukluk veya gençliklerindeki
yedikleri domates veya diğer sebzelerin doğal tatlarını ve kokularını
bulamamaktadırlar. Kültür bitkilerinin atası olan yabani bitkilerde ise bu tat
ve kokular hala bulunmaktadır. (Otların Beslenmede
ve
Sağlıktaki
Rolü)
Anadolu’da bitkilerle tedavi de çok eski
çağlardan beri bilinmektedir. Anadolu’daki değişik uygarlıkların bitkilerle
tedaviye ilişkin bilgilerin mevcut olduğu da bilinmektedir. Lokman hekim
efsanesinde de bu konuya ait bilgiler mevcuttur. “Lokman Hekim bitkilerin
dilinden anlar ve bitkiler ona hangi derde deva olduklarını söylermiş.
Ölümsüzlük ilacını bile bulduğu ve bu ilacın nasıl yapıldığını Çukurova’da
birbirleriyle konuşan çiçeklerden öğrendiği söylenir. Fakat öğrendiklerini
yazdığı kâğıt Ceyhan nehri üzerindeki Misis köprüsünde elinden uçar ve ölüm
çare bulunmaz olarak kalır. (TURAN,
Fatma Ayten: Türkiye’de Halk İlacı Araştırmaları.)
Manisa ili, eski Anadolu’da Kybele’nin
tapım merkeziydi. Ana tanrıçanın sevgilisi Adonis, avda bir yaban domuzu
tarafından öldürülmüş, kanları toprağa aktığı gibi gövdesi de eriyip toprak
olmuş. Her yıl ilkbaharda topraktan bitkiler ve çiçekler halinde fışkırırmış. Bu
bitkiler ve çiçeklerde tanrının dölleyici, doğurtucu, çoğaltıcı gücü varmış.
Eski Anadolu halklarınca her yıl ilkbaharda Manisa’da Mesir Bayramı kutlanır,
bu otlar ve çiçeklerden yapılan yemekler yenirmiş. Mesir macunu da çeşitli
hastalıklara iyi geldiğine inanılan eskiden kırk bir çeşit ottan yapılan bir
macundur. (Santur-Santur)
Son yıllarda hastalıkların tedavisinde tıbbi ilaçların
yanı sıra hatta daha da çok bitkisel reçetelerin ve geleneksel tedavi
yöntemlerinin tercih edildiğini görmekteyiz. Bitkilerin şifa verici ve gücüne
inanan, basın, çeşitli iletişim araçları, bu konularda yapılan sayısız
araştırma ve kulaktan kulağa bu konular hakkında bilgi edinen insan sayısı her
geçen gün artmaktadır. Hangi hastalığa hangi ot veya geleneksel tedavi yöntemi
kullanılmalıdır? Hangisi, neye göre doğrudur? Henüz herşey yerli yerine oturmuş
değil ancak bu konuda kimsenin karşı çıkamayacağı; bitkilerin doğanın
mucizeleri olduğu, sağlıklı iken kullanıldığında hastalıkların oluşumunu
engellediği, doğru kullanıldığı takdirde ise modern tıbbın destekçisi olarak harikalar
yaratıldığı gerçeğidir.
Zaten bugün “Alternatif Tıp” terimi ile ifade edilen
bitkisel tedavinin asıl amacı hastalıkların tedavisinden çok onları yaratan
nedenleri ortadan kaldırmaktır. Hastalığa yakalanma durumunda ise hastalıklara
göre bitkilerin seçimi ve kullanımı önem kazanmaktadır. Uzmanlar, seçtiğimiz bitkinin
doğru dahi olsa yanlış hazırlanması ve uygulanması durumunda başarılı bir sonuç
almanın mümkün olmadığını, öyle ki bir bitkinin üç dakika demlenmesi ile beş
dakika demlenmesi arasında büyük farklar olduğu ve hastalığın tedavisinde çok
önemli rol oynadığını belirtmektedirler. Başarılı sonuca götürecek olan; doğru
seçim, doğru hazırlama ve doğru uygulama şeklinde formüle edilmektedir.
Bunun yanı sıra yetişen sebzenin, bitkinin, tahılın ya
da meyvenin mineraller, proteinler, vitaminler, diğer etkin ve biyoaktif
maddeler, o bitkinin yetiştiği veya yetiştirildiği toprağa, havaya suya,
mevsime ve güneşe bağlıdır. Örneğin yaz aylarında yetiştirilen bitkinin
yapraklarındaki protein kış aylarında yetişenden çok fazladır.(Saraçoğlu)
Bitkilerle tedavi konusunda bir
diğer çarpıcı gerçek de; ülkemizde bulunan bitkilerin tür ve kalite anlamında
dünyanın hiçbir yerinde aynı değerde olanını bulmanın mümkün olmadığı ve bunların
çoğu da ülkemizde sadece o yöreye ait (endemik) türler olduğudur. Ülkemizde belirlenen
9500 tür bitkinin 3064 bini endemiktir. (Otların
Beslenmede ve Sağlıktaki Rolü)
Buna karşın dünya ilaç sanayinde kullanılan birçok
bitki köylülere bilinçsiz yöntemlerle toplattırılarak yok pahasına yurt dışına
ihraç edilmekte, çok pahalı ilaçlar olarak geri dönmektedir. Birçok bitki türü
ehil olmayan ellerce hoyratça toplanırken zarar görmekte veya yok olmaktadır. Birçok
bitki türünün koruma altında olduğu Avrupa ülkelerine bakış bu durum bitki
örtümüzün geleceğini tehlikeye sokmaktadır. (Saraçoğlu, 6-8 .S )
1994-2000 yılları
arasında Tokat, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nce yapılan bir
araştırmada Bitki Koruma Bölümü öğrencilerine doğum yerleri olan ilçelerinde
yabancı otlardan gıda olarak nasıl yararlanıldığı ve bu yabancı otlardan en az
15 türün belirlemeleri istenmiştir. Öğrenciler sonuçları bitirme semineri
olarak vermişlerdir. Sonuçta, 34 familyaya ait 78 tür yabancı ottan 242 yemek,
44 salata, 31 çay, 6 tatlı ve 3 turşu tarifi belirlenmiştir. Araştırma 24 il ve
43 ilçede yapılmıştır. (Otların Beslenmede ve Sağlıktaki Rolü)
Biz de Kültür ve Turizm Bakanlığı, Araştırma ve Eğitim
Genel Müdürlüğü Halk Kültürü Şubesi ve Burdur Valiliği’nce ortak yürütülen bir
proje çerçevesinde 16-27 Mayıs 2005 tarihleri arasında Burdur, Burdur’a bağlı
ilçe ve köylerde 6 Folklor Araştırmacısının katıldığı bir araştırma
gerçekleştirdik. Bizim konumuz “Bitkilerle Yapılan Geleneksel Tedavi, yani Halk
Hekimliği” idi. Derleme çalışmaları sırasında bu konuda kaynak kişi
bulamadığımız yerlerde geleneksel beslenme alışkanlıkları konusunda bilgi
topladık.
Burdur’da yapılan halk hekimliği uygulamaları
genellikle kulaktan dolma ve büyüklerden öğrenme yoluyla öğrenildiği gibi bazı
Burdurlular da hemen her hastalığa yerel halk hekimlerinden çok bitkisel
reçetelerin yer aldığı kitaplarla çözüm arama yoluna gitmişlerdir. Otların
yaygın olarak 21 Hazirandaki “Gündönümü”nden önce ve günün her saatinde
toplandığı ve gazete üzerinde kurutulduğu belirtilmiştir.
Recep SERTTAŞ (Sümbül Dayı)
Bu çalışma sırasında karşılaştığımız halk hekimlerinin
otları tanıma ve toplama bakımından en bilinçlilerinden biri Hasanpaşa
Beldesi’nde yaşayan Recep SERTTAŞ’tı.
Halk arasında birçok hastalığa iyi gelen otları bildiğine inanılan bu kişinin
yolculuğu önceleri çoban olup koyunların yediği otları merak etme ile başlamış,
daha sonraları araştırma ve deneyimlerle hangi hastalığa hangi otun iyi geldiği
bulunmaya çalışarak sürmüş. Bu işi öyle severek yapmış ki bitkilere sevdasından
dolayı halk ona “Sümbül Dayı” adını
vermiş. Sümbül Dayı halk ilacı olarak kullanılan otları Tefenni’de 2500 rakımlı
Hasanpaşa Yaylası’ndan toplamaktadır. Kendisi otları kitaplardan araştırdıktan
sonra birebir denemeden, yararından emin olmadan tavsiye etmediğini söylemekte.
Yararından emin olduğu otların bilinen ve bilimsel adları yerine “ Mayasıl Otu,
Prostat otu, vb.” olarak anlatıyor.
Mayasıl Otu
Araştırma mevsiminde yetişen ve olanaklarımız ölçüsünde
ulaşabildiğimiz bitkileri fotoğrafladık.
DOĞADA
KENDİLİĞİNDEN YETİŞEN VE BESLENMEDE KULLANILAN BİTKİ TÜRLERİ VE KULLANIMLARI:
Otlarla
pişirilen yemeklere yöre genelinde “Ot Aşı” denir. Genel olarak yağ, soğan,
salça, yıkanıp doğranmış ot veya ot karışımı, bulgur, sarımsak, tuz ve
karabiber karışımının pişirilmesiyle yapılır. Bu otların bahar ayında yenilmesi
gerektiğini bildiklerini, ancak yararından çok karın doyurmak amacıyla
yediklerini ifade etmektedirler. Yörede
bu aşta kullanılan ve yenen ot türleri:
Toklubaşı Circimek – Circimik
Otu
Toklubaşı, Arapotu, Circimek - Circimik Otu (Ecibici,
çobançantası - salatası ve pişirilerek yemeği yapılır, ekşiye batırılarak çiğ
olarak da yenir), Turpatan (Yabani roka, hardal), Ebegümeci, taş diplerinde
yetişen Dağ Pancarı, Eşek Helvası ya da bazı yerlerde Karakavuk (Güneyik) denen
karahindiba, Kuzukulağı (labada), Çövenotu, Ispanak, Boydan Ispanak, Arapsaçı, Işılak,
Çörtük (Tarhana yapımında kullanılır, tazesi kurutulup baharat olarak
yemeklerde kullanılır- Tefenni-Başpınar Köyü) Karaot, Düğmelik, Teke Sakalı (Yemlik),
Gavşek, Söğüt Yaprağı Otu, Çadır Otu, Gelincik, Karamuk (yapraklarından bulgur
ile “Karamuk Aşı” yapılır, üzümleri de yenir.) Şalba-Şalaba (Labada) ile yapılan
yemeğe “Gıcır Aşı” denir - Hasanpaşa.), Sirken, Katırtırnağı, Delice Bakla, Kuş
Dili, Urgancık (Bağırgan), Gazyak (Kazayağı), Dölek Otu (dereotu), Kiriş (Çatak
Köyü’nde böreği ve kiriş, yağ, salça, tuz, sarımsak ile pişirilerek yemeği
yapılarak yoğurtla yenir. Aynı tarif süt katılarak da pişirilir.), Kerzime (Tere),
Kuşdili, Yumurta otu, Kedi (.)iki, Tespih Otu (çiçeklerinden reçel yapılır), Panguduz
(keten tohumu), Katır Tırnağı (yemeği ve böreği olur). “Yağlı diken” denen Şevket-i Bostan (yağ, soğan, salça, bulgur ve
sarımsaktan oluşan klasik reçete ile pişirilip yemek olarak tüketilir.)
Karakavuk (Sütleğen) Gavşek
Taze asma filizlerinin çiğ olarak yenmesi de çok
yaygındır. Yarpuz, haşlanmış yumurta ve patates, kırmızı toz biber, tuz,
zeytinyağı ve erik ekşisi ile salata yapılarak yenir. (Hasanpaşa) Taze soğanın
erkeği denen göbeğinden “Göbek aşı”
yapılır. Acımık(Acı marul) ve Ekşimek salata olarak yenir. Kürt üzümü (üzümü ve
tohumları yenir.(Tefenni)
Acımık(Acı marul)
Çay olarak
içilenler:
- Cavır Küfuru (kükürdü),
- Dağçayı,
- Siğilotu,
- Karaot,
- Bubeşçi (deli papatya),
- Alıç,
- Acı Kekik,
- Elduran (Bir cins adaçayı)
- Gür (Kuşburnu, Yabangülü)
- Kekre Çiçeği
Cavır Küfuru
(kükürdü) Elduran
(Adaçayı Türü)
Acı Kekik Alıç
Yiyeceklerin yapımında
kullanılan bitkiler:
- “İt gülü”
denen kuşburnu kaynatılıp ekşi suyu ve tanesi turşulara konur.
- Çöven otu (tıbbi sabun
çiçeği,) helvanın mayası,
- Çörtük
Otu (Zülfa Otu ) tarhana çorbası için
hazırlanan ve “boyalı su” denen, dereotu,
nane, fesleğen, soğan, ayva yaprağı ve boy karışımına eklenir).
BAZI BESİNLERİN
YAPILIŞI:
Alaçorba Yapımı:
Fasülye, nohut ve mercimek haşlanıp bu sulu karışıma
helik denen ve bulgur elendikten sonra üstte kalan irileri ve tuz eklenerek
kaynatmaya devam edilir. Helik de yumuşayınca üstüne kızgın biberli yağ dökülüp
yenir.
Un Çorbası:
Tereyağı eritilir. Üstüne su konup kaynatılır. Üstüne
acı biber atılır. Bir elle un dökülüp bir elle karıştırılır. Tuz eklenir.
Kaynadıktan sonra üstüne erik ekşisi dökülüp servis yapılır.
Köfte:
Buğday değirmene götürülüp bulgurdan ince, köftelik
öğütülür. Buna halk arasında “Göce” denir. Bir kapta yağ, ince kıyılmış soğan, domates
salçası ve kırmızı biber, kavrulur. Bu karışıma göce eklenip yoğurulur. Bu
karışımdan iki fındık büyüklüğünde parçalar alınır, yuvarlanıp unun içine
atılır. Un elenip küçük köfteler ayrı bir tencerede kaynayan suya sürekli
karıştırılarak eklenip kaynatılır. Üstüne tuz ve eritilmiş sadeyağı dökülüp
yenir.
Doğal
beslenmenin en önemli unsurlarından biri, çok sayıda zehirli türü de olduğu
halde halk mutfağımızın neredeyse vazgeçilmezlerinden olan mantarlardır.
Yuvarlak ve taş gibi sert bir mantar türü olan ve has mantarı denen türün
zehirli olduğuna, yayla mantarı denen içi pembemsi renkte olan ve kültür mantarına
benzeyen türün ise zehirsiz olduğuna inanılır ve onlar toplanır. (Tefenni –
Hasanpaşa)
Yörede limon
ve nar olmadığı için beslenmedeki yerini erik ekşisi almıştır. Erik büyük bir
tencereye veya kazana konup üstüne yarım ölçü su konarak kaynatılır. Erikler
tam patlayıp posası suya fazla karışmadan elek veya ilistir ile sudan alınır.
Sonra bu su pekmez kıvamına gelene kadar kaynatılır. Soğuyunca şişelere konup
serin yerde saklanır. Çorba, dolma, balık ve yeşilliklerde kullanılır.
Bazı bitkiler hem
halk hekimliğinde hem de beslenmede kullanılmaktadır.
- Çörtük, fesleğen ve
dölek otu (dereotu) turşu yapımında kullanılmaktadır. (Hasanpaşa)
- Kuşburnundan sirke
yapılıp turşularda kullanılmaktadır. (Tefenni
- Başpınar Köyü)
- Sızgılı otu ve maya
kekiği peynir yapımında kullanılır. (Tefenni – Hasanpaşa)
Doğal
beslenmenin en önemli unsurlarından biri, çok sayıda zehirli türü de olduğu
halde halk mutfağımızın neredeyse vazgeçilmezlerinden olan mantarlardır.
Yuvarlak ve taş gibi sert bir mantar türü olan ve has mantarı denen türün
zehirli olduğuna, yayla mantarı denen içi pembemsi renkte olan ve kültür
mantarına benzeyen türün ise zehirsiz olduğuna inanılır ve onlar toplanır. (Tefenni
– Hasanpaşa)
Üretim ve satış
amaçlı yetiştirilen bitkiler:
Buğday, nohut, arpa, pancar, anason, cumur (rezene),mısır,
vb. yayla ikliminde yetişen bitkiler tarımsal amaçlı ekilmektedir.
DOĞADA
KENDİLİĞİNDEN YETİŞEN VE HALK HEKİMLİĞİNDE KULLANILAN BİTKİ TÜRLERİ VE HASTALIKLARA
GÖRE YAPILAN UYGULAMALAR ŞÖYLE SIRALANABİLİR:
YARALAR, AĞRI ve
SIZILAR İÇİN:
- Acımık (Cephalaria syriaca), Ölmez Otu (Xeranthemum), Çöven otu (Saponaria officinalis, tıbbi
sabun çiçeği, köpürgen), Dövenotu vücuttaki yaralara ve ağrılara karşı yakı
olarak kullanılır (Tefenni-Başpınar Köyü). Bu, yörede en sık rastlanan
uygulamalardan biridir. Özellikle bacak bölgesindeki romatizmal ağrılara karşı
bu otun tazesi dövülerek ceviz kabuğuna doldurulup deriye yapıştırılır. 15
dakika sonra kızarır, 2-3 saat kalırsa şişer, su toplar, bu su diken ile
sızdırılıp üstüne lahana yaprağı veya sinirotu sarılır. Eğer ertesi sabaha dek
kalırsa deride onarılmaz yaralar açar, deriyi ve eti tahrip eder. Bunu
kendilerinde deneyip inanılmaz acılar yaşamış insanlar anlatmışlardır.
- Yaralar ve romatizma ağrıları için ayrıca dışarıdan bulgur, tarhana
lapası sarılır. Bunun için tarhana veya bulgur hastanın dayanabileceği
sıcaklıkta sısak su ile bulamaç yapılarak ağrılı bölgeye uygulanır. Ağrı - sızılarda,
burkulmalarda ise “Yılkındırık” denilen, hayvanın her yerinde bulunabilen, etin
yenmeyen sinir kısımları dövülüp tuzlanarak ağrıyan yerde yakı olarak
kullanılır. (Karamanlı)
- Vücutta isilik gibi küçük iltihaplı ve kaşıntılı
yaralara “Sığır Kuyruğu” (Verbena
officinalis) banyosu yapılır. Aynı ot omuz, bel, diz ağrıları için de
kullanılır. Bunun için gerçek zeytinyağı ile ağrılı bölgeye masaj yapılır. Sığırdili
otu doğranıp içine biraz bulgur, biraz da gerçek zeytinyağı eklenerek masaj
yapılan yere akşamdan sarılır, sabaha dek bekletilir. (Hasanpaşa)
Sığır Kuyruğu
- Dağçayı suyu ile
yaralara pansuman yapılır (Tefenni’nin Eşeler Yaylası’nda yetişir. Ağız
yaraları için de bitki çiğnenir.)
- Bacaklarda
romatizma ağrıları için döven otu ezilip ceviz kabuğuna doldurularak ağrılı
bölgeye yapıştırılıp sarılır.15 dakika durursa kızarır, gece yapılıp ertesi
güne kadar kalırsa şişer, su toplar, bu su diken ile sızdırılır. Üstüne
sinirotu ya da lahana yaprağı yapıştırılarak sarılır. (Bu uygulama çok
yaygındır ve çoğu vücutta ağır tahribata yol açtığı için sonuç tam bir facia
olmuştur. Bu konuya araştırmamızda çok sık rastladık.
- Siğil otu (Sinirotu)
kaynatılıp suyu ile ayak banyosu yapılırsa ayaklarda yorgunluğa bağlı ağrıyı
alır. (Tefenni - Hasanpaşa)
- Kuru soğan ya
zeytinyağı içinde kavrulup soğutularak veya çiğ olarak dövülerek yaraya
vurulursa iyi eder. (Salda Kasabası)
-Boyun ağrıları için
ağrılı bölgeye az miktarda kekikyağı sürülür.(Karamanlı)
- Serkile otunun kökü
yakılarak külleri açık yaralara sürülür. (Karamanlı)
- Karın ağrısı için
bir tutam kekik, közlenip dövülmüş bir baş soğan, 1 yemek kaşığı siyah çam
katranı (sarısı da olabilir ama siyah muteberdir.) karıştırılarak doğrudan
göbeğin üzerindeki deriye uygulanır. Geceden sabaha kadar bekletilir. (Çatak
Köyü)
- Kulak ağrısı için
kulağa anne sütü damlatılır. (Çatak Köyü)
- Göbekte dayanılmaz
ağrı (eş çıkması) olduğunda sabun bıçakla kazınır. Hafif sıcak su ile macun
yapılıp göbeğe vurulursa göbeğin suyunu çeker. (Çatak Köyü)
- Karın ağrısı ve gaz
için taze ebegümeci dövülüp içine bir tutam arpa unu katılarak karna yakı gibi
vurulursa karnı yumuşatır, gazı alır. (Çatak Köyü)
- Kol veya bacakta
berelenme olursa kuru tarhana içine biraz su katılarak macun kıvamına getirilir
ve hafif ısıtılır. İçine dövülmüş taş kekiği eklenip bir bez üstüne sürülerek
bereli bölgeye sarılır. Aynı rahatsızlık için sığır tersi (dışkısı) ısıtılıp,
yine bir bez üzerine sıvanıp yaralı bölgeye doğrudan sarılır. (Çatak Köyü)
- Bacaklardaki
sızılar için akşamdan ısırgan otu dövülüp buna bir tutam arpa unu ilave edilir,
biraz da su serpilerek sızlayan yere vurulur. Sabaha kadar bekletilir. (Çatak
Köyü)
- Romatizma için Taş Kekiği
çayı içilir. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
Taş Kekiği
- Hayıt tohumlarının
ağızda çiğnenip yutulması ve yemeklerde kimyon kullanılması karın ağrılarını
giderir. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
- Sütleğen, incir
yaprağı ile Çalba da Yaraotu ile dövülüp sızılı bölgeye yakı olarak vurulursa
önce yara yapar, sonra sızıyı alır. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
- Şalba otu çayı
sıcak olarak içilirse karın ağrısına iyi gelir. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
- Karın ağrısı için
çam katranı ve ardıç giliği (çekirdeği) ezilir ve bu karışım Ayvadana (Civanperçemi)
otu ile kaynatılarak geceden karna yakı yapılır. Bunlar baharda kurutularak kışın
da kullanılabilir. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
- Boğaz ağrısı için
elma kaynatılıp posası ılık olarak boğaza sarılır. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
- Sarı pıtrak otu
romatizma, bacak ağrıları için dövülüp gazoz kapağının içine doldurularak diz
kapağının altına sarılır. 1-2 dakika sonra çıkarılır. Bu sırada deri kabarır,
su birikir. O su akıtılınca sızının da geçeceğine inanılır. (Çeltikçi-Güvenli
Köyü)
Demir Pıtrağı
- Demir Pıtrağı
iltihap olan yere lapa olarak vurulursa yarayı kurutur. (Tefenni)
- Burkulmalar için
pamukluk denen maki türünün yaprağı dövülerek sarılır. (Tefenni)
- Meşe Mazusu denen,
meşelerdeki kahverengi kozalak gibi maddenin kabuğu alınıp içinden çıkan toz
açık yaraya sürülürse kapatır. (Tefenni)
- Bertikotu çayı
kırık nedeniyle oluşan şişlikler için arpa unu ile karıştırılıp ısıtılır ve
yakı yapılırsa şişliği indirir. (Tefenni)
MİDE RAHATSIZLIKLARI ve ÜLSER İÇİN:
- Adaçayı içilir, derideki yaralar için de suyu ile yaraya pansuman
yapılır (Karamanlı)
- Küçük bir cam şişenin aldığı kadar sızma zeytinyağının içerisine şişeye
sığdığı kadar kantaron otu konulup 20 gün güneşte bekletilerek ilaç
yapılmaktadır. Aç karnına birer kaşık içmek suretiyle kullanılmaktadır. (Karamanlı)
- Altın Otu bitkisinin çiçekleri çay olarak içilir. (Hasanpaşa)
- Kındıra Otu’nun (kemer otu – semer otu ) kökü çay gibi içilir.
- Karamanlı’nın üst kuzey tarafındaki “Menekşe Sivrisi” mevkiinden
toplanan “Acı kekik” çay olarak içilir.
- Geven kekiklerinin özünü yiyen arıların yaptığı bal yedirilir. (Karamanlı)
- Sumak suyu akşamdan soğuk su içine konup sabaha kadar bekletilir ve
süzülüp içilirse ülsere ve başka içsel yaralara iyi gelir. (Bucak–Kocaaliler
Beldesi)
- Isırgan otu
vücuttaki yaraları iyileştirir, kanı temizler. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
- Papatya çayı
içilir. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
- Günlük sakızı
çiğnenir. Bu aynı zamanda baş ağrısı için de kullanılır. (Kocaaliler Beldesi)
- İnsanın bedeninde
ve midesinde şişkinlik olursa kuşkonmaz çayı içirilir. (Bucak–Kocaaliler
Beldesi)
- Mide
üşütmeleri(soğuklama) için zambak kökü kaynatılıp içilir. (Çeltikçi-Güvenli
Köyü)
- Sorkuç denen çam
ağacının sakızı bal ile karıştırılarak yutulur. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
ÖKSÜRÜK İÇİN
KULLANILANLAR VE NEFES AÇICI OLARAK KULLANILANLAR:
- Siğil otu (Kırlangıç otu)
çay gibi içilirse nefes açar (Hasanpaşa Beldesi).
- Kavak ve söğüt
ağacı üzerinden toplanan ökseotu gölgede kurutulur (Toplanırken ökseotunun
beyaz üzüm şeklindeki parçaları alınmaz). Akşamdan su içine konur, sabah
süzülüp suyu içilir. Bu şekilde nefes açmak ve ağrı kesmek amacıyla kullanılır.
- Öksürük için Altın
Otu bitkisinin çiçekleri çay olarak içilir. (Karamanlı)
- Ökseotu’nun beyaz
üzümleri değil, kavak ne söğüt ağacı başında yetişen türlerinin meyvesi
toplanıp kurutulur. Nefes açmak ve ağrı dindirmek amacıyla akşamdan suya ıslanarak
sabah süzülüp içilir. (Hasanpaşa)
- Kestane ağacı
yaprağı çay gibi demlenerek içilir. (Salda)
- Zencefil çayı
içilir. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
- Ayva yaprağı çayı
içilir. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
- Afyon’un kozalağı
kaynatılıp suyu çay gibi içilir. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
- Pekmez içilip
arkasından su içilmez. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
- Mubecce (papatya)
kaynatılıp içilir. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
İDRAR GEVŞEMESİ (PROSTAT) İÇİN:
- Dalağan (ısırgan)
çay olarak içilir. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
İDRAR YOLLARI
RAHATSIZLIKLARI İÇİN:
- Isırgan ve ayrık
kökü kaynatılıp içilir. (Çeltikçi-Güvenli
Köyü)
SİNÜZİT İÇİN:
- Köpek Hıyarı (Eşek
hıyarı) meyvesinin indeki su burna
çekilirse sinüziti akıtır. (Tefenni)
ASTIM İÇİN:
-Sarı Kantaron çayı
7-8 gün, sabah aç karnına günde 3-4 kez içilir. (Karamanlı)
- Davşan peri otu
çayı nefes darlığı için kullanılır.(Karamanlı)
- Nane astım ve
öksürük için çay olarak içilir. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
SOĞUKALGINLIĞI ve
NEZLE İÇİN:
- Çörekotu bir tavada
kavrulur. Bir dastara çıkılanıp burna çekilir. Ayrıca çay olarak içilir. (Çatak
Köyü)
- Palanduz otunun
evini (tohumları) ezilip süt ile kaynatılır, bağra ve sırta sarılır.
(Çeltikçi-Güvenli Köyü)
- Ayvadana
(Civanperçemi), soğan (kuru da taza de olabilir), şalba incecik doğranır.
Üstüne zeytinyağı, arpa unu, katran ve sirke eklenerek hafif ısıtılır. Bu yakı
göbeğe konulursa soğuk algınlığını giderir. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
SARILIK İÇİN:
- Üst dudağın
altındaki dudakla diş etini bağlayan perdedeki düğme kesilip alınır. Ayrıca
alın bölgesinde iki kaşın arası hafif hafif kesilerek limon basılır. Ama bu
işlemi sadece sarılık ocağı olan kişi yapabilir.(Çatak Köyü)
- Zerde çayı içilir.
(Bucak–Kocaaliler Beldesi)
TANSİYON İÇİN:
- Karamanlı’nın
kuzeyinde 1075-1190 rakımlı “Sivri Tepe”
den toplanan Eşek kekiği suyu veya çayının düşük tansiyonlu insanlara iyi
geldiği, tansiyonu düzenlediği, ancak yüksek tansiyonları daha da yükselttiği
için onlara zarar verebileceği, sinirli olabilecekleri belirtilmiştir. (Karamanlı)
- Oğlan otu çayı
tansiyonu düşürür ve zayıflatır. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
KANSER İÇİN:
- Serkile otu çayı
kullanılmaktadır. Ayrıca İsmail Okan adlı kaynak kişi bu otun suyunun 20-25
yaşını geçmemiş kişilerin saçına sürmeleri halinde saç rengini değiştirdiğini,
sarı ise siyah, siyah ise sarıya dönüştüğünü, kendisinin de bu yöntemi
kullandığını belirtmiştir. (Karamanlı)
- Karamık kökündeki
sarı kısımlar Ekim ayında kazılıp su ve kuşburnu ile 45 dakika kaynatılır.
Sabahları aç karnına 1 su bardağı içilir. (Karamanlı)
- Çamın yeni
filizleri kaynatılıp içilir. (Tefenni)
SITMA İÇİN:
- Söğüt ağacını
gelişmemiş üzüm şeklinde, sülüğü andıran pürçüğü sıtmaya karşı çiğ olarak
yenmektedir.
İSHAL İÇİN:
- Ayva yaprağı
haşlanarak suyu içilir.
- Sinameki otu çay
olarak içilir. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
BASUR ( HEMOROİT )
İÇİN:
- Şeytanelması tohumlarının 3-5 gün yutulması halinde basur (mayasıl –
hemoroit) rahatsızlığına iyi geldiği, hafif sarhoşluk veren bu uygulama
sırasında baharat ve mayalı içeceklerden kaçınılması gerektiği belirtildi (Karamanlı)
- Sığırkuyruğu çayı
içilmektedir. (Karamanlı)
- Karamık kökündeki
sarı kısımlar Ekim ayında kazılıp su ile 45 dakika kaynatılır. 8 gün boyunca sabahları
aç karnına 1 su bardağı içilir. Bu sırada acı yenmemeli ve alkol alınmamalıdır.
Bir başka tarife göre bu karışıma kaynatılırken kuşburnu da eklenebilir. (Karamanlı)
- ½ kg. burçak bez
kese içinde suda kaynatılarak kese sıkılır. Bu su bir hafta boyunca aç karnına
içilir. (Karamanlı)
- Halk arasında Arap Otu ya da Arap Taşağı denen otun
kökleri haşlanıp suyu içilir. (Başpınar Köyü)
Arap Otu ya da Arap Taşağı
İDRARYOLU İLTİHABI (SİSTİT)
İÇİN:
- Bu rahatsızlığa
yörede; “sidik zoru” denir ve bunun
için kara pıtrak suyu kaynatılıp içilir. (Çatak Köyü)
KOLESTEROL İÇİN:
- Kiraz sapları kaynatılıp suyu içilir. (Salda Kasabası)
SİNİR RAHATSIZLIKLARI
VE RUHSAL BUNALIM İÇİN:
- Alıç ( Juniperus communis ) marmeladı kullanılmaktadır.
(Hasanpaşa)
- Sığırkuyruğu çayı
içilmektedir. (Karamanlı)
İÇ ORGANLARDAKİ
RAHATSIZLIKLAR İÇİN:
- Yılandili Otu’nun
beyin ve kalp damarlarını açtığına inanılmakta ve bu yönde tedavi amaçlı çay
olarak içilmektedir. (Hasanpaşa)
- Oğulotu çayı kalp
yetersizliği olanlara ve strese karşı içilir.(Bucak–Kocaaliler Beldesi)
- Ardıç tohumu çayı
kanı inceltir. (Tefenni)
ŞEKER HASTALIĞI
İÇİN:
- Alkole bağlı şeker
hastalığında Sarı kantaron, rezene ve sığırkuyruğu çayı içilir. (Karamanlı)
- Haşhaş yenir.
(Karamanlı)
- Aş kekiği çayı
içilir (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
- Acı badem yutulur. Bir
seferde en fazla 3 tane olmak üzere hastalığın belirtileri nüksettikçe
yapılabilir. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
- Oğlan otu çayı
içilir. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
- Zeytin dalı
kaynatılıp içilir. Mayhoş elma yemek de şekeri düşürür. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
- Çam ve ardıç
ağaçlarında çıkan purç, ökseotu ya da mantar denen ve mercimek büyüklüğünde
domates gibi meyvesi olan çiçekli bitkinin yaprağı kaynatılıp içilir. Tohumları
kesinlikle içilmez. (Tefenni)
KALP HASTALIĞI İÇİN:
- Domuz pıtrağının
güz aylarında çıkan tohumları yutulur. (Karamanlı)
BEL FITIĞI VE BEL
RAHATSIZLIKLARI İÇİN:
- 6-7 kg. cin biberin çekirdekleri ayıklanarak eti bir
kaba konur. Üzerini kapayacak kadar ispirto içinde bir hafta bekletilip
süzülür. Elde edilen solüsyon 3 gün boyunca bele sürülür. (Karamanlı)
BÖBREK
RAHATSIZLIKLARI VE TAŞ İÇİN:
Sumak Otu
- Sumak Otu çayı 8
gün, sabah aç karnına günde 2-3 kez içilmektedir. (Karamanlı)
- Dalgan (Isırgan)
suyu içilir. (Salda Kasabası)
- Dişotu çayı böbrek
hastalıklarına ve üreye iyi gelir. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
- Kökboya bitkisinin
çayı böbrek taşlarını düşürür. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
Kökboya
- Ayrık otu kökü
kaynatılıp suyu içilirse taşları düşürür.
- Demir pıtrak, sarı
ve kara pıtrak kaynatılıp içilir. Demir pıtrağın ayrıca kalp damarlarını
genişletip kanı sulandırdığına inanılıyor. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
İSHAL İÇİN:
- Ergen (kızılcık)
yenir. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
ÇOCUK DÜŞÜRMEK İÇİN:
- Yılan mısırı otunun
suyu içirilir. (Bu nedenle bir kadının öldüğü belirtilmiştir. (Hasanpaşa)
- Haşhaş sütü çok
alınırsa çocuk düşürür. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
- Ebegümeci çayı
içilir.(Çeltikçi-Güvenli Köyü)
AĞIZ KOKULARI İÇİN:
- Karanfil dikeninin
göbeğinden çıkan hoş kokulu filiz çiğnenir.(Hasanpaşa)
CİLT PROBLEMLERİ
İÇİN:
- Menekşe çiçeği çayı
içilir. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
CİNSEL GÜCÜ
ARTTIRMAK İÇİN:
- Çaşır(çakşır) otu
çayı içilir. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
İŞTAH AÇMAK İÇİN:
- Zeytin yemek ve
defne çayı içmek iştah açar. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
UYKU BOZUKLUKLARI
İÇİN:
- Ayva yaprağı uyku
verir. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
- Haşhaş sütü az
alınırsa rahatlatır, uyku verir. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
AKREP ve BÖCEK
SOKMALARI İÇİN:
- Ağız yoluyla biraz
defne yağı alınırsa vücuda dağılan zehiri sadece akrebin soktuğu yere toplar,
vücuda yayılmasını engeller. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
- Su değmedik bal
yalamak da zehiri akrebin soktuğu bölgeye toplar. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
KANSER İÇİN:
- Isırgan (dalağan)
ile yapılmış herşey yenilip içilir. (Bucak–Kocaaliler Beldesi)
KABIZLIK İÇİN:
- Isırgan otu çayı
içilir.
DİĞER UYGULAMALAR:
Yörede yapılan
halk hekimliği uygulamalarına “Gocagarı
Irısfası (ısırvası)” adı verilmektedir. Bu amaçla yapılan uygulamalardan
bazıları şunlardır:
- Strese bağlı saç
dökülmesi “Saçkıran” için haşhaş yağı, katran (sarı katran makbuldür ama kara
katran da kullanılır), kükürt karışımı kullanılır. Bunun için bir çay bardağı
katran, onun yarısı kadar haşhaş yağı, bir tutam kükürt karıştırılarak
karıştıra karıştıra kaynatılır. Dökülen yer arap sabunu ile yıkanıp akşamdan o
bölgeye karışımdan sürülür, sabah yıkanır. Bu uygulamaya 10 -15 gün devam
edilir. (Karamanlı)
- Sıtma için
Tefenni’nin Hasanpaşa Beldesi’nin dışındaki, “Sıtma Pınarı”nın suyu içilir.
- Yanık için sönmemiş
kirecin 7. suyu saf zeytinyağı ile karıştırılıp yanık deriye horoz tüyü ile
sürülür. Bu şekilde yaranın çabuk iyileştiği, iz de kalmadığına inanılır.
- Balta ve bıçak
kesikleri için ballık bitkisinin kırmızı kökü zeytinyağında kaynatılarak merhem
yapılır ve yaraya sürülür. (Salda)
- Hıdırellez gecesi sabaha karşı süt pişirilip
çiğ düşünce toplanan “çayır otu” sütün içine atılırsa yoğurt olacağına
inanılmaktadır. Ayrıca ezilmiş kuru incir de sıcak süte atılıp bekletilirse süt
yoğurtumsu bir hale gelir. Bu karışımla yeniden süt mayalanırsa tam yoğurt
olacağı anlatılmıştır.
- Hayvan
postlarındaki tüyleri yok etmek için sumak suyuna veya köpek dışkısına
yatırılıp yolunur. (Bucak-Kocaaliler Beldesi)
- İneklerin
tırnaklarının arası yara olur, ağzı köpürürse buna “Tabak Hastalığı” denir ve
bunda hayvana şalba (adaçayı türü-çalba) suyu içirilip, tırnakları ve ağzı bu
su ile yıkanır. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
- Geven bitkisinin
kökü bıçakla çizilip sakızı akıtılır. Buna “Püsük”
denir. Çiğnenmez ama yenir, ayrıca tutkallarda kullanılır.
- Defne bitkisinin
meyveleri öğütülüp hayvanları yedirilerek bağırsak kurtları dökülür.
(Bucak–Kocaaliler Beldesi)
- Güvelere karşı
eşyaların ve giysilerin arasına, sandıklara taş kekiği konur. (Çeltikçi-Güvenli
Köyü)
- Siğil için çam
ağaçlarının ucu (dallarının filizi) cumartesi günü burkulursa siğilin
geçeceğine inanılır. (Çeltikçi-Güvenli Köyü)
- Ayvadana
(Civanperçemi) olan yere yılan ve fare gelmeyeceğine inanılır.
(Çeltikçi-Güvenli Köyü)
SONUÇ:
Bitkilerle
tedavinin amacına ulaşabilmesi için başta da belirttiğimiz gibi hastalıklar ve
bitkiler arasında doğru paralellik, doğru seçim gibi unsurların yanı sıra doğru
kullanma, doğru hazırlama ve doğru demleme ve uygulama zorunludur. Bu açıdan
bakıldığında araştırma yöremizde bu bilgilerin yetersiz olduğu, bu işle uğraşan
kişilerin bu konuda doğru ve bilimsel gerçeklerden uzak, genellikle kulaktan
kulağa ve deneme-yanılma yöntemiyle elde edilen bilgi sahibi oldukları
görülmektedir ve kaynak kişilerden edinilen bilgilerden, yapılan uygulamaların
bazı olumsuz sonuçlar doğurduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle bitkilerle
tedaviden olumlu sonuç almak için halkımızın bilinçlendirilmesi gereği
ortadadır. Ülkemizdeki bitkilerin bir listesi
çıkarılarak doğaya ilgi duyan herkese öğretilmelidir. Bu konuda özellikle sık
sık televizyon programları düzenlenmelidir. Konunun uzmanlarınca ülkemizin sadece
bir zenginliği olan bu bitkiler tanıtılmalı ve önemi vurgulanmalıdır. Özellikle
üniversitelerde bu bitkilere yönelik yayınlar teşvik edilmelidir. Bu çalışmalar hem sahip olduğumuz bitki örtüsü
zenginliğini tanımamız, hem yanlış uygulamalardan doğacak tatsız olayların
yaşanmasını engellemek, hem de bilimsel uygulamaların yaygınlaşmasıyla daha
bilinçli ve sağlıklı bir neslin yetişmesi bakımından çok büyük önem
taşımaktadır.
Kaynak Kişiler:
- Recep SERTTAŞ – Tefenni
Hasanpaşa Beldesi doğumlu, 74 yaşında, bitki uzmanı.
- Ziynet BALAR.
Karamanlı doğumlu. 65 yaşında, 4 çocuklu, Ev hanımı.
- Baki ASLAN. 45
yaşında. İşçi. Evli, 3 çocuklu.
- Halil ÖZTAŞ.
Karamanlı doğumlu, 45 yaşında, İşçi emeklisi.
- İsmail OKAN.
Karamanlı doğumlu, 65 yaşında. Evli 5 çocuklu, Bağkur emeklisi.
- Salih EREN
Karamanlı İlçe Milli Eğitim Müdürü.
- Durmuş ŞENEL. Çatak
Köyü eski muhtarı,77 yaşında, Evli, 2 çocuklu, çiftçi
- Zeliha KORKMAZ. Yeşilova-Salda
doğumlu, 80 yaşında evli, ev hanımı.
- Durmuş ÖLMEZ.
Kocaaliler Köyü doğumlu. 79 yaşında, Evli,8 çocuklu. Çiftçi-bakkal.
- Durmuş SANCI.
Çeltikçi-Güvenli Köyü’nden, 66 yaşında Evli, 2 çocuklu, çiftçi.
- Abdurrahman SANCI.
Çeltikçi-Güvenli Köyü’nden, 73 yaşında Evli, 3 çocuklu, çiftçi.
- Musa ÇOBAN Tefenni
doğumlu, 76 yaşında Evli, 5 çocuklu, çoban, çiftçi.
- Arif ŞİMŞEK
Tefenni-Başpınar doğumlu, 57 yaşında Evli, 3 çocuklu, emekli memur
KAYNAKÇALAR:
- Otların Beslenmede ve Sağlıktaki Rolü, Prof. Dr. Zeki Özer
(Emekli Öğretim Üyesi) Öğr. Gör. Emine Arzu Elibüyük GOP. Üniv. Tokat Meslek
Yüksek Okulu) Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Önen (GOP. Üniv. Zir. Fak. Bitki Koruma
Bölümü) Araş. Gör. Dr. Oğuz
Tekelioğlu (GOP. Üniv. Zir. Fak. Makine Bölümü) İnternet Yayını.
- TURAN, Fatma Ayten: Türkiye’de Halk İlacı Araştırmaları. Yücel
Ofset, Ankara 2000,
- Anadolu İnançlarının Halk Hekimliğine Etkileri - Meltem - Alparslan SANTUR Folklor
Araştırmacıları Vakfı İnternet Sitesi
- Bitkilerdeki Sağlık Mucizesi; Prof. Dr.
İ.Adnan SARAÇOĞLU Antalya 2005 Sadrigrafik Matbaacılık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder