İlk Yayın tarihi: 22.07.2010
Geçen hafta yazdığımız yazıda sözünü ettiğimiz, Sayın Avukat Kıvanç KILIÇCIOĞLU tarafından hazırlanan dilekçe ilgili mercilere ulaşınca Demirciler Çarşısı Esnafına Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nden bir toplantı çağrısı yapılmış. 20 Temmuz 2010 Pazartesi günü gerçekleşen toplantıdan Bakır Ustası Mustafa Bey’in nazik çağrısı ile haberdar oldum. Kendilerine verdiğimiz destekten olsa gerek, toplantıya benim de katılmak isteyip istemeyeceğimi sordular. Sağolsunlar, onur duydum ancak kendilerine bu çağrının muhatabının kendileri olduğunu, benim kendilerine sadece manevi destek olabileceğimi ve olumlu bir sonuç çıkarsa sevinçlerini ve bu haberi paylaşabileceğimi belirttim. Bu kadar kısa sürede toplantıya çağrıldıklarına göre haklarında hayırlı bir sonuç alınacağına onlar kadar ben de inanmak istediğim için de sabırsızlıkla bekledim.
Toplantı sonucunu Avukat Kıvanç KILIÇCIOĞLU aktardı. Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile yapılan görüşmeyi “kısmen olumlu geçti” diye değerlendiren Sayın KILIÇCIOĞLU Vakıf yetkililerinin;
“Esnafın
durumunu çok iyi anladıklarını, bugünkü kiraların, kentsel dönüşüm
projesinde yapılan yenilemenin (restorasyon) yaptırım bedeli (inşaat
masrafı) eklendiği için bu seviyede ve bunun da normal olduğunu fakat
kanun gereği yapacakları birşey olmadığını, yılbaşından sonra kira
artışının en fazla yüzde 2 olacağını ve birikmiş kira borçları için
tahliye hakları olduğu halde onları tahliye etmeyip bu borçları 6- 12
taksite bölebileceklerini” söylediklerini aktarmış.
Demirciler Çarşısı Esnaflarından, Bakır Ustası Mustafa KASAPKARA ise;
“Burası
bizim fikrimiz ya da onayımız ile yıkılıp yapılmadı, eğer dükkânların
tapusunu bize verecekseniz elde avuçta ne varsa verir, yıllarca öderiz
ancak mülk sizin mülkünüz” dediklerini ve kiralarda indirim yapılacağı
beklentisiyle gittikleri toplantıdan moral bozukluğuyla döndüklerini
söylüyorlar.
21
Temmuz 2010 tarihinde Büyükşehir Belediye Başkanlığı da Demirciler
Çarşısı Esnafı ile bir toplantı yapmış. Toplantı ile ilgili görüştüğüm
Büyükşehir Belediye Başkan Danışman Sayın Murat ÖZDEMİR Demirciler
Çarşısı Esnafına bu yıkım-yapım işleri kendilerinden önceki dönemde
yapıldığı için henüz gereken bilgilere sahibi olmadıklarını, bu konuyu
araştırıp Vakıflar ile de görüşerek yasalar ve olanaklar çerçevesinde,
belediye yetki ve sorumlulukları doğrultusunda kendilerine yardımcı
olmaya çalışacaklarını aktardığını anlattı. Şimdi esnaf 2 Ağustos 2010
günü Büyükşehir Belediyesinden gelecek haberleri bekliyor.
Bir
küçük muştu da esnafın tur otobüslerinin çarşının hemen önüne yapılacak
bir cep ile bölgeye yönlendirilmesi talebinin acilen ele alınacak
olması.
Avukat Kıvanç KILIÇCIOĞLU
Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile yapılan toplantı sonrasında çalınan bütün
kapıların henüz kapanmadığı avuntusuyla oralardan gelecek sonuçları
beklemekten başka şimdilik yapılacak bir şey olmadığını, geri dönüşlerin
bu kadar kısa sürede olmayacağını düşünmekle beraber yine de umutlarını
yitirmediklerini, yılbaşına kadar bir sonuç alınamazsa bir tek esnafın
dükkânını kapatmaması için sonuna kadar direnip dava yoluna
gideceklerini belirtiyor.
Şimdi gelinen noktada tablo kanımca; “ölümü gösterip sıtmaya razı mı edeceğiz, yoksa gerçekten yaraya merhem mi olacağız?” meselesidir.
Üretene,
ürettiğini iddia edene milyarlarca teşvikin verildiği memleketimizde
hangi yasa ya da anlayış Ahilik ahlakıyla süren bu geleneğe, emeğe ve
zorda kaldıkları belli bu insanların feryadına kayıtsız kalabilir?
Selçuklu’dan Osmanlı’ya miras kalan Müslüman zanaatkârları himaye etme
düsturu, temel amacı “Yönelmek, Başlamak ve Gerçeğe Ulaşmak”* olan bu ulvi meslek erbaplarına duyulan ahdi vefa ölmüş olamaz.
Eğer
Demirciler Çarşısı da son nefesini verir, bu gelenek de “mış” olur,
ruhsuz yabancı mallar her yerimizi tıkabasa işgal ederse (ki bugün
içinde bulunduğumuz durum hemen hemen öyle) Anadolu’daki bir köy
çeşmesindeki zincirin ucunda sallanan bakır tas hiç kimsenin ciğerini
sızlatmaz mı? Şimdi herşeye kadir olup vicdanlarının sesini kısan
yürekler; “Ey oğul! Saygılı ol
ki saygı göresin, sözün doğrusunu söyle ki dinlenebilesin.
…Kıskanmayacaksın, kin tutmayacaksın, zulmetmeyeceksin”* terbiyesiyle yetişen bu insanları lütfen duyun!
Birlikte
çalışan, birlikte yiyip içen, birlikte ağlayıp gülen, her kırığı yen
içinde tutup sağaltan bu örnek topluluktan kör gelen (nankörlük eden)
gözler daha iyi neyi görebilir? Ya oradan beklenen üç kuruş ile yaşamak
ve okumak zorunda olan insanlar, dul ve yetimler nic’olur?
Uzunca
bir süredir yaşama savaşı veren, şimdilerde yaşanan ekonomik krizin de
etkisiyle çoğu zaman siftah yapamadan dükkânını kapatan, bu şartlara
daha fazla direnemeyip silineceği aşikâr olan çarşının yerine ne
yaparsanız yapın orada 1940’tan beri çınlayan çekiç sesleri her tınıda
hepimize anımsatacaktır:
Eşrefoğlu al haberi
Bahçe biziz, gül bizdedir,
Biz de Mevla’nın kuluyuz
Yetmiş iki dil bizdedir.
Erlik midir eri yormak?
Uzak yoldan haber sormak?
Cennetteki şol dört ırmak,
Coşkun akan sel bizdedir.
…
Son
olarak bu konuda muktedir olan büyüklerimize Ahi terbiyesi ile pişen bu
benzersiz ustaların vazgeçilmez değerlerini anımsatmak ve orada bir
yerlerde olduklarına inanmak istediğimiz duyarlı yüreklerine çağrı
yapmak istiyorum;
1- Güçlü ve üstün iken affet!
2- Hiddetli iken yumuşak davran!
3- Düşmanına dahi iyilik et!
4- Kendin muhtaç iken bile elindekini başkasına ver (veya bölüş)!*
Umarım sonuç bu emektar insanların ve kadir kıymet bilir Antalya halkının hayrına olur.
Sağlıcakla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder