|
Akdeniz yakası, Aydın İlleri,
Kuşlar gider bizim Abdal Musa’ya
Cemalin görünce yürüdü dağlar,
Taşlar gider bizim Abdal Musa’ya
Böyle anlatıyor söylence Hak Ehli büyük Veli Abdal Musa’yı.
“Bir
geyik donuna girip bürünen, Gaygusuz’un oku ile vurulan” Abdal Musa’yı
bu kez ilahi aşkın oku değil, topraklarımıza diri diri otopsi yapan bir
zamane illeti, taş ocağı belası vurmak istiyor. Hem de öyle dobra dobra
değil, hain bir hançer gibi onulmaz yaralar açacak şekilde, sırtından.
Okunu
attığı yaralı geyiğin peşisıra dergâhına gelen Gaybi “Gaygusuz Abdal”
olmazdan evvel babası, Alaiye Beyi’nin oğlunu dergâhından ayıramadığı
için “büyücülük”le suçladığı Abdal Musa’nın ateşte semaha durmak için
çağrı yaptığı dervişlerin ardısıra yürüdüğü rivayet edilen kutsal “Dur
Dağı”nda hem de. Bu dağı delenlerin Mecnun gibi ilahi bir amaçları falan
yok, dünyalık için bu katliam ama kimin dünyalığı acaba?
Dağlar
kültürümüzde çok önemli bir değerdir canlar. Kiminde ceylan gezen,
kurdu kuşu saklayıp da kimileri acıya dağlayan, anasını guzusunun
ardısıra meleten o dağlar ki Yer Tanrı’nın heybeti, kerametidir.
Ulularımızı, ölülerimizi onların bağrına gömer, Yaradan’a en yakın
olduğumuz dağlarda kurbanlar verir, ulu ağaçlarına “şah” deyip
ceylanlarla semah tutarız.
Kimine
“giden gelmez”, kiminde yaylayan güzelin al yanağı bal olur, kimi
zalimin zulmünden kaçana kucak açar, kimi kız memesi gibi sivrilip
diğerlerini kıskandırır. Türkülerin kaçak, sevdaların sürgün yeridir.
Dağlar kadar türkülerimiz, dağlar kadar sevdalarımız vardır. Kimi “dört
dağ içinde”, kiminin etrafı dumanıyla çevrili, sılamızı saran sevdalı
koldur dağlarımız.
Türlü nebatın, lale, sümbül, mor menevşenin, börtü böceğin, kurdun, kuşun yuvası, ana kucağıdır. Bugün öyle bir zamana düştük, bu
eşsiz doğanın iki ayaklı en vahşi türü öyle bir hal aldı ki dağdan
taştan katı ve acımasız yanıyla sevdalılarımız, dağlarımız birer birer
un ufak ediliyor. Aşk uğruna bağrını deldiği anlatılan Mecnun’lar,
“dağlar seni delik delik delerim” diye meydan okuyanlar bile bile
kıyamamıştır onlara.
Senin yazın kışa benzer, bir sevdalı başa benzer.
Çok içmiş serhoşa benzer, duman eksilmeyen dağlar. Oy dağlar ulu dağlar, yârim yolumu bağlar. Yol verin yâre gidem, hasret ciğerim dağlar. Taşocakları doğanın bağrına saplanan birer hançer, yaşamın ve insanın sonudur. “Baba bugün dağlar yeşil boyandı” türküsü içimizi burkmadan bu gidişe bir son verelim dostlar. Biz Anadolu’muzda taş ocakları değil tüten ocaklar istiyoruz, gözleri gibi karınları da tok insanlar, gülen yüzler. Sırtımızda dağların vebalini değil, ardımızda doğanın bereketini, merhametini duymak istiyoruz. Taşa yanımızı, toprağa kanımızı vermek istemiyoruz. Canımızı Azrail kılığında zamane haydutlarına değil cananımıza, evlatlarımıza vermek, onlara onurlu birer ata, mamur bir vatan bırakmak istiyoruz. Dağlara felaketi için ağıtlar yakmak değil sevda türküleri söylemek istiyoruz.
Ses verin sesime ses verin dağlar
Başınızdan öte aşan oldu mu dağlar?
Bizim yoldaşlardan acep ne haber?
Kavgada vurulup düşen oldu mu dağlar?
Hangi kurtlar kuzu yedi başında?
Kaç yiğidin kanı aktı döşünde?
Nice sır saklarsın ulu yaşında?
Kralın, askerin, paşan oldu mu dağlar?
Duyun dağlar sizden medet uman var,
Çoğunun içinde gizli güman var,
Can Yoksul’um bölük bölük duman var.
Yolunu kaybedip şaşan oldu mu dağlar?
Bir Olalım, İri Olalım, Diri Olalım…
Bizler
Şamanizm’den yola çıkıp Hacı Bektaş-ı Veli'den, Pir Sultan Abdal'dan,
Yunus'tan, Karacaoğlan'dan izler taşıyan, her varlığın bir canı, bir
ruhu olduğuna inanan insancıl bir öğretinin bugünleriyiz. Ekmek parası
için kesmek zorunda oldukları ağaçla, kuşla, böcekle helalleşen
atalarımızın ruhlarının dolaştığı bu topraklardaki canlıların canını
kendi canımızdan üstün tutarız. "İncinsek de incitmeyiz" ama zalimin
zulmüne de boyun eğmeyiz.
Bu
amaçla 6 Haziran 2010 Pazar günü Abdal Musa'nın yurt tuttuğu, bilim ve
sevgi yaydığı, bugüne kadar çok büyük doğal felaketlerin yaşanmadığı bu
bereketli topraklara insan eliyle yapılmak istenen kıyıma karşı çıkmak
için Abdal Musa'nın ulu divanında olacağız. "İnsanım" diyen herkesi
yanımızda mihman olmaya çağırıyoruz.
“Dağlar duman olmadan gel,
Halım yaman olmadan gel,
Yetiş son nefesteyim,
Ömrüm tamam olmadan gel” ki,
“Dağlarına bahar gelsin memleketimin...”
Bilmeyenler için: Abdal Musa Türbesi Elmalı’nın Tekke Köyü’ndedir. Onurlu Duruş saati henüz belli olmamakla birlikte 6 Haziran 2010 Pazar günü saat:10.00 gibi Abdal Musa Türbesi önünde buluşalım, bütünleşelim.
|
19 Şubat 2013 Salı
TEKKE KÖYÜ’NE DESTEK ÇAĞRISI - TAŞOCAKLARINA HAYIR!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder