Bugün
hemen yanıbaşımızda, Finike’nin eşsiz güzellikteki Gökbük Köyü’nde
yaşayan - yaşatılan bir gelenek, bir inanç, bir seyirlik oyuna davet
edeceğim sizleri. Kelimelerin patikasını izleyip peşimsıra gelir ve
davete uyarsanız 5 Şubat 2011’de birlik – dirlik için toplaşıp, bolluk –
bereket umuduyla elde olan nimetlerin, kazaya – belaya karşı gönüllerin
birleştiği, ekmeğin, sevginin ve umudun bölüşüldüğü bu düş evrenine
katılabilirsiniz. İnsanoğlunun iyiyle kötüyü, güzelle çirkini kıyaslayıp
kötüye boyunun ölçüsünü gösterdiği, iyiye kapılarını sonuna kadar
açtığı büyülü bereket sofrasına yani...
Kadınların
ana tanrıça dönemi kadar değer gördüğü, insanların hayatı hakkını
vererek, barış içinde yaşadığı cennetten bir köşedir Gökbük. Ortasında
yaşam fışkıran bir çayın çağladığı, ulu çınarların salındığı, gömgök
ağaçların ahengiyle çepeçevre bezenmiş büyülü bir bükte kurulu bir masal
ülkesidir adeta. Kadim çayın yaşamın sonsuza akışına gürül gürül eşlik
ederken doğanın umuduyla tatsızlıkları, coşkusuyla karamsarlıkları,
ışıltısıyla karanlıkları ve enerjisiyle yoklukları önüne katıp götürdüğü
bir Tahtacı-Türkmen Köyü.
Pıngıdık
ilk olarak köy halkının eski yerleşim yeri olan Çatallar Köyü’nde
ortaya çıkıp şimdilerde kısmen bu köyde, ama daha çok Gökbük’te
benimsenip yüzlerce yıldır yaşatılan bu uygulamadır. Köy halkının
öncelikle bereket, birlik ve
dirlik için sürdürdüğü bu inanç ritüeli, öznesi olan Pıngıdık tiplemesi
ile bir seyirlik oyun, yardımlaşma ve paylaşım ögeleri ile de
festival-şenlik unsurlarını barındıran geleneksel bir zenginliktir.
Bilindiği
gibi çoktanrılı dinlerden bu yana yerleşim gören büyülü Anadolu
coğrafyası içinde barındırdığı binlerce inancın harmanlandığı bir
aşuredir. Bu aşurede gerek buraya dışarıdan gelen, gerek burada var
olan, hâsılı bu topraklardan gelip geçen her elin, yüreğin lezzeti
katışıktır. Bu
binlerce yıllık inanç harmanında doğanın ruhunu ateşte, suda, toprakta
ve ağaçta arayıp bulan, onlarda gördüğü tanrıların gökyüzünde
yaşayanları ile yoldaşlık etmeye, yeraltındaki
kötüleri meşgale edinenleri ile tanış olmaya, işi kolay kılmaya, sevip
sevilmeye çalışan bir felsefenin yüzbinlerce yansımasından biri de
Pıngıdık Geleneğidir. Gökyüzünün aydınlığında taht kuran iyileri ile
meşk ederken, yeraltındaki karanlığa mahkûm olmuş kötüleri yumuşatmak,
onlardan aslında geleceğine ihtimal vermedikleri ama hazırlıklı olmayı
da elden bırakmak istemedikleri olası kötülüklere, obaya dadanabilecek
salgın hastalık ve doğal afetlere, bereketsizliğe karşı erken önlem
çabası veya iyilik kalkanıdır. Bunun için niyazla şenliği, muhabbetle
rekabeti, yoklukla bereketi harmanlar sonunda elde kalan iyilikleri pay
edip yalnız kendilerine değil bütün evrene serpiştirirler.
Geleneksel
şenlikler, seyirlik oyunlar doğayla barışık olma, ondan hakkını alma ve
ona hakkını verme amacı ile bütün köyün ortak inancıyla kurulan, kimi
zaman kendi eksik yönlerini alaya alıp iyiye ve gerçeğe ulaşmaya çalışan
insanların derildiği bir ummandır. Bu düğün - derneğin adı -ufak tefek farklarla- Antalya’da Pıngıdık, Dersim'de amacı yeni yıla beraber girmek, eğlenmek, gülmek ve dostluğu pekiştirmeden öteye, paylaşımcı bir yardım kampanyası görevi görmek olan Khalo Gaxan (İhtiyar Gaxan), Sivas’ta Saya Gezme vb.dir.
Meydanın ortasında dev bir ateş yaktılar,
Adam boyu dilmelerini ateşe uzattılar.
“Birlik”ten nasip alıp ateşi aşılarken,
Kınalı parmaklarla ocak ocak çattılar.
Pıngıdık
köyün 16-22 yaşları arasında bekâr gençleri tarafından düzenlenir.
Birkaç gün önceden tören hazırlıkları başlar. Bunun için öncelikle
Pıngıdık yapılacak bir delikanlı, siyah keçi derisi, iki uzun sopa, 4
zil ve Pıngıdığın yüzünü karaya boyamak için is hazırlanır. Pıngıdık
için her yıl değiştirilmek şartıyla, bekâr ve askere gitmemiş, bu
işlerde becerikli, şakayı seven, oyunculuk yeteneği ve özgüveni olan,
gençler tarafından sevilip sayılan bir delikanlı seçilir ama adı o
topluluk dışından kimseye söylenmez.
Çağdaş Deli Dumrul
Pıngıdık
töreninin ilk ayağı köyün her evinden odun toplanması işidir. Bunun
için örgütlenen gençler sabahtan bütün köyü dolaşıp akşam yakılacak “birlik ateşi”
için odun toplarlar. Köydeki hemen herkes bu muhabbet ateşini
alevlendirecek bir parça odun verir. Vermeyen olursa -ki buna genelde
rastlanmaz- gençler gözlerine kestirdikleri bir odunu alıp giderler. Bu
yönüyle Pıngıdık aynı zamanda herkesten gücü kadar alınıp ihtiyacı kadar
dağıtıldığı bir “Deli Dumrul Töresi”dir.
Pıngıdık
konusunda bilinçli gençler bu konuyu şöyle yorumlarlar; “Tabi, nazlanan
oluyodur, bizim amacımız sempatik bi hava oluşturmak, kimseye zarar
vermek değil. Hani o vermek istemediği zaman biz burda zaten kimin o
oduna ihtiyacı var, kimin yok, az-çok biliyoruz. Ama oduna ihtiyacı
yoktur, gayet dinç bir insandır, odununu kendi yapabiliyodur,
alabiliyodur, biz onun odununu alırız. Zaten burdan artan odunlar da
ihtiyaç sahiplerine geri verilir.”
Ununu - tuzunu bizimle bölüşmezsen Pıngıdık gelir…???
Berekete
çağrı yapılan törende insanlar kıtlığı yaşamadan hissedip
ellerindekileri paylaşsın, yardımlaşsınlar diye Pıngıdık karanlıkla,
kıtlıkla özdeş kabul edilen siyaha bürünür. Pıngıdık olmak için seçilen
genç diğer gençlerin yardımıyla önce keçi derisine katılır, elleri de
tamamen derinin içinde kalır. Pıngıdığın böyle düzenlenmesi; bu çirkin ve korkunç bir varlık ile köydeki kötü ruhları uzaklaştırmak, yeni gelecekleri ötelemek yani tinsel-büyüsel bir amaçlıdır..
Genç elleriyle derinin bacakları arasına gelen yerinde açılan deliğe sokulan ve üremeyi, bereketi simgeleyen erkeklik organına benzer sopayı tutar. Daha kısası omuzuna geçirilen bu sopaların iki ucuna da birer çan takılır ki geleneğe adını bu çanların çıkardığı sesin; “Pıngıdık, Pıngıdık” diye yorumlanması verir. Böylece iyice dikkat çeker hale getirilip yüzü de isle karaya boyanan Pıngıdık delimsek hareketlerle sağa sola hışınır, onu gören çocuklar dehşetle kaçışır, büyükler karizmayı çizdirmemek için acı acı gülümseyerek felaketin geçmesini beklerler. Böylece Pıngıdık tehdidi önde, elleri darbukalı gençler arkada ev ev gezerler. Ekip bir yandan çalgı, çengi ve türkülerle şenliği duyurup herkesin duasını (!) alırken bir yandan da akşamki şölen için un, çörekotu, susam, tuz ve sadeyağ toplarlar. Bunu vermeye herkes verir ama olur da nazlanan olursa; “Pıngıdık gelir, seni yer, ??? vb.” diye korkuturlar ki siz olun da vermeyin...
Gelenek
önceleri bereket dileğiyle bir yağmur duası, Şamanizm’den gelen bir
yağmur dansı şeklinde kutlanırken sonradan çeşitli değişikliklere
uğramıştır. Kökeni Çatallar Köyü’nde gençlerin “Yiğitbaşı” denen
bir önder eşliğinde dörtbaşı mamur bir tören sofrası için gereken her
türlü nimet (bakliyat, un, yoğurt vb) ve parayı köy halkından
toplayarak, birlik kurbanı ile donattıkları sofralarda “Kırklar Semahı” ile kutsadıkları “Birlik Kurbanı”
uygulamasıdır. Yıllar içinde bugünkü haline evrilmesi sırasında olayın
bütünü ile içerdiği bazı geleneksel unsurlar da yokolmuş veya
yozlaşmıştır. Bunlar içinde en önemlisi yiyecek toplarken söylenen;
“Uncazcıkdan, duzcazcıkdan,
Huncazcıkdan, buncazcıkdan”
şeklinde söylenen ve bugün kimsenin tamamını anımsamadığı maniler, un,
tuz vb. verenlerin Pıngıdık alayının ardından attıkları; “Bereketli Olsuuunnn” naraları gibi zenginliklerdir. Bunlar bir yana bugün geleneğin adı yine Pıngıdık iken ona adını veren varlık uzun yıllardır; “Osman”
diye çağrılır olmuştur. Köyün yaşlı kadınlarının hiç de kibar davranma
ihtiyacı duymadan sövgüyle tepki gösterdikleri bu yeni uygulamayı
sorduğumuz etkinlikte söz sahibi olan gençler bunun bir tür
ötekileştirme (köyde Osman adlı kimseye pek rastlayamayacağınız için)
ile işe biraz mizah katma çabası olduğunu söylemişlerdir.
“Birlik ateşi” yandı, gündüz oldu geceler,
Bölüştükleri ateş nimetleri heceler.
Ateşe kim dayanır, ekmekler kızarmasın?
Şavkır ayın ışığı, aydınlanır yüceler.
Akşamın
kavuşması ile toplanan bütün malzeme köy meydanına getirilir ve kızlar
marifetli elleriyle unları hamura çevirirler. Tüm odunlar çatılıp
kocaman bir ateş yakılır. Bu ateşten öbek öbek ayrılan ateşlere çatılan
saclara ekmekler atılır. Bu törenin başlaması ile görevi sona eren
Pıngıdık fazlalıklarından arınıp normal insanların arasına karışır.
Nar gibi bazlamalar bal damlar yanak olur,
Kaza - bela, bereket- bolluğa adak gelir.
Kızlar ateşe karşı çiçek çiçek açarken,
Bereketli elleri Fatma Ana’dan sayılır.
Bekâr delikanlının namusudur korumak,
Ekmeği çalanlara ateş olup farımak.
Gönülsüz alanların başına çoklaşınca,
Eline tez değilse zordur harda erimek.
Çalmak ya da çaldırmamak, işte bütün mesele bu…
Sacda
pişen leziz bazlamaların kokusu yayıldıkça gençlerin gözleri meydanda
dört döner. Çünkü evli erkeklerin işi pişen ekmekleri çalmaya,
bekârlarının ise çaldırmamaya çalışmak, çalanın başına üşüşüp ateşin
sıcaklığını hissettirmektir. Bu sırada ekmekler canı çekenlere gönüllü
de verilir ama amaç “bileğinin hakkı ile çalınan”
tatlı ekmeği yiyip ortamı hareketlendirmek heyecanı yükseltmek,
şakalaşıp gülüşmektir. Allahtan bu aşırma işi yaşamın başka alanlarına
sirayet etmez, keza Gökbük sorunlarını kendi içinde tatlıya bağlayıp çok
az dışarı yansıtan köylerden biri olarak bilinir.
Pıngıdık meydanında gönüller coşagelir.
Ekmek bahane olur, canlar peşpeşe gelir,
Can canana katışıp sevgiyi bölüşürken,
Kardeşlik sofrasına kin, nefret boşa gelir.
Pıngıdık
kutlaması eskiden her yıl Ocak ayında yapılırken şimdilerde köy nüfusu
değişen yaşam koşulları, çalışma, eğitim vb. dış göçlerle kan kaybedince
15 tatilin ilk haftasında yapılmaya başlanmıştır. Mantığı, örgüsü,
işleyişi o kadar insana dair ki Pıngıdığın, yaz günü zaten insanların
yaşam alanları da yürekleri de yeterince sıcaktır. Amaç gönülleri soğuk
ve karamsar günlerde her bakımdan ısıtmaktır.
Şenlik
günü köyde yaşasın yaşamasın hemen bütün köylüler ve her yıl daha artan
sayıda misafirleri bu büyük geleneğe katılmak, çorbaya tuzlarını
eklemek için köye akın ederler. Gelemeyenlerin döktüğü gözyaşına
tanıklığımın gençlerin geleneğe sahip çıkmaları konusundaki umudumu
arttırdığını itiraf etmeliyim.
Bütün gece biriken ekmekler bölüşülür,
Şakalar anı olur, küsenle barışılır.
Az olana çok verip yoksulları kollarken,
Hayırdua alınıp vermeye çalışılır.
Bu
güzelleme gece 12’ye kadar sürer. Saat 2’de, 3’de gençler pişen bütün
ekmekleri paylaşıp o gece kilit vurulmayan kapıların eşiğine niyaz edip
girerek bereket timsali ekmekleri her eve ihtiyacı ölçüsünde dağıtırlar.
Genç gelince uyanık olan büyüklerin, yaşlıların ellerini öper hayır
dualarını alırlar. Pıngıdığın bereketini artıran en önemli unsurlardan
biri de bazı gençlerin sevdiği kızın mahallesinde görev alıp duadan daha
makbule geçen bir öpücükle ödüllendirilmesidir…
Bu ateşler yandıkça dünden daha çok harla,
Çağlar umut ırmağı, bolluk gelir baharla.
Kıtlık, nefret, felaket taş kesilip kalır da,
Pes eder körükleyen düşmanlığı ısrarla.
Pıngıdık nesiller boyu süren bir bayrak yarışıdır. Pıngıdık
düzenleme işi her sene yeni gençlere kalır. Onlar büyüklerinden deri
seçimi, giydirme, süsleme, malzeme devşirme, dağıtmadaki incelikleri
öğrenir, kendilerinden sonrakilere öğretirler.
Pıngıdığın
gönlü bu yıl biraz kırık. Bu kutlu törenin bu yılki amacı köyün efsane
çayı üzerine ipotek koyan hidroelektrik santral inşaatı (HES) sonucu
ormanlarındaki ağaçların ve birçok canın zarar göreceği doğa kıyımına
kalkan olmaya çalışmak olacak. Eğer siz de Anadolu’nun geleneklerle
canlandırılan ortak ruhuna inanıyor ve sahip çıkmak istiyorsanız köy
halkı sizi bu yıl Gökbük’e bekliyorlar. Gelin yarın çok geç olmadan
tarihi-kültürel varlıklarımız için el ele verelim, berekete-bolluğa,
kardeşliğe-dostluğa, birliğe-dirliğe “Pıngıdık” diyelim…
Gökbük Köyü’nde her dem turalasın turnalar,
Birlikten kuvvet doğsun, güç kazansın sevdalar,
Bu güzellik yayılsın insanlıktan sonsuza,
Pıngıdıklar çoğalsın, bitsin bütün kavgalar…
Pıngıdığın Peşisıra: Öznur TANAL – 28 Ocak 2011 ANTALYA
Kaynak Kişiler: Ali AKYOL, Fatma AKYOL, Hüseyin ESİN (Küçük), Hüseyin ESİN (Büyük), Sabri BALABAN
|
18 Ocak 2013 Cuma
BİR BEREKET EFSUNU: PINGIDIK
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bacı kalemine yüreğine sağlık
YanıtlaSilEfendim teşekkür ederim. Sizin de yüreğinize sağlık.. 🙏 💞
SilBu önemli değerlendirme Çin çok ama çok teşekkür ederim. Böyle bilinçli bir okurun - haklı- eleştirileri başım üstüne. Kelimenin kökenini bilen bulamadım. Yakın köylerdeki çeşitlemeleri konusunda haklısınız, bunu ekleyeceğim. Kaynak kişilerin kimlik bilgileri, bir gazete ve blok yazısı için çok yorucu olabilirdi. Varlığınıza minnettarım.. 🙏 💞
YanıtlaSil